Cuma, Ocak 24, 2014

Burçak Çerezcioğlu - Mavi Saçlı Kız (Yorum)

Satın almak için tıklayın

GoodReads Puanı: 3.17
Türkçe Yayın: Yapı Kredi Yayınları
Sayfa Sayısı: 288

Yorumum:

Adını çokça duyduğum, çoğu kişi tarafından sevilen, çoğu yorumda ağlayarak okudum denilen bir kitap için yorum yazmak zor. Özellikle gördüğüm yorumlardakileri bulamamışken. Belki okuyanlar bana kızacak ama durum bu maalesef.

80 küsür baskı yapmış böylesine popüler bir kitabın konusunu bilmeyen kalmamıştır sanırım. Özellikle kötü sonları sevmiyorum ama bu gerçek bir hikaye olduğu için okumak daha kolay geldi belki de. Ya da zor tam bilemiyorum. 

Kitap tahminlerimin aksine hastalık süreciyle değil Burçak'ın 11 yaşında ilk cümlelerini yazmasıyla başlıyor. Bu günlüğü yayınlamak onun hayallerinden biri. Ailesi açısından bu hayali o öldükten sonra da olsa gerçekleştirmek güzel bir duygu olmalı. Yine de kitabı okurken ya da değerlendirirken biraz duygulardan arınmak lazım diye düşünüyorum.

Herkesin kitap zevki farklılık gösterir. Yine de gördüğüm, duyduğum onca şeyden sonra özellikle çoğu "hayata bakış açımı değiştirdi" tarzında cümleler olunca çok farklı bir hikaye beklemiştim. 11 yaşında başlanan yazılar çocukluğun verdiği hafifliği taşıyor. İlerleyen sayfalarda özellikle hastalıktan sonrasında daha çok bu konuda yazı beklemiştim. Burçak vefat edene daha doğrusu yazmayı bırakana kadar da bu hafiflik devam etmiş. Sizin, benim yazacağım günlükten tek farkı araya serpiştirilmiş hastalık yazıları. Çokça aşık olması, ergenlik durumları, bazen hayalleri bazen umutları. Bunlar bana kalırsa her genç kızın günlüğünde rastlanabilecek yazılar. En azından hastalıktan sonra değişim gösterir diye bekledim, umdum. Ama gerçekleşmeyince büyük hayal kırıklığı oldu. 

Ortalarında bir kısımda 1-2 damla düşmesi dışında ağlayamadım da maalesef. Tabi ki sonu hüzünlü ama ölümü üzerine yazılan minik bir yazı dışında bir şey yok ki neye üzülebilirdim. Zaten öldüğünü biliyordum. Hikayesini kitaptan yazdığından daha çok nette gördüm. Üstelik nette ki bilgiler olmasa salt kitapla işimde çok zor olurdu. 

Ailesi için çok zor bir durum olduğunu tahmin etmek zor değil. Bu günlüğü yayınlatarak belki de son görevlerini yaptılar. Yine de annesinin yazılarına yer verdiği bir kaç bölüm gibi yere daha çok yer verseler, onların ağzından bu süreci dinlesek sanırım daha etkili, belki de kahredici olurdu.

Yineliyorum kitap zevki görecelidir. Hele ki böyle gerçek hikayeler daha fazla etkiler. Ama ben her zaman fazlaca empati kuran, okumayıp yaşayan biri olduğumu düşündüğüm halde aradığımı bulamadım. Belki 50-60 (o da resimleriyle birlikte) içimde bir yerlere dokunmuş olabilir. Onun dışında okumasam da çok şey kaybetmezmişim. Keşke ilerleyen zamanlarda ailesinden de bu süreci okuyabilseydik. 

Puanım:

* * *
Yaşam ve ölüm arasındaki çizgi bazen çok incelebilir. Bu çizgide yaşanan hayatlar vardır. Can yakıcı hayatlar. Emek emek büyütülen sevgiler vardır. Cesaret olmadan tek adım atılamayacak tehlikelerin içine sokar insanı. Acıya beklenmedik faturalar çıkarır. En umulmadık anda, renkler değişir. Küçücük bir yaşamın ardında kalan, insanın kendisinden büyütüp sevdiği, korumaya yazgılı olduğu bağlılıklar vardır.
Burçak Çerezcioğlu, 16 yaşında lösemiden öldüğünde, cesareti, sevgiyi ve yaşamı tanıyordu.
Bu kitapta, kısa bir yaşamın kederini, güzelliğini acısını, bir savaşı okuyacaksınız.
Ne yazıktır ki kurmaca olmayan bir hayatın öyküsünü.Bir babaya, bu dizeleri yazdırmış bir hayatın.
Sabahları
Hasta uyanmanı istiyorum.
Hastaysan eğer
Yaşıyorsun demektir.

4 yorum:

  1. Ben çocukken meşhurdu bu sanki? Hakkında hiçbir şey bilmesem de kapağı ve adı hep aklımdadır. = ) Hatta evimize bile girdi bir dönem sanırım. Fakat okumadım. O ruh haline hazırlıklı olmak lazım herhalde önce.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Aslında çok ruh hali gerektiren bir kitap değil bana kalırsa. Çünkü hastalığa tedavi dışında çok değinmiyor. Ne hissettiler falan.

      Sil
  2. Bu kitabı ilk okuduğumda ortaokuldaydım sanırım. O zaman yaşadığın buhranları yaşamış birini görüp kendinden bir şeyler bulmuşken onun ölümünü okumak sarsıyor insanı. Fakat bir kaç sene sonra okuduğumda ilk okuduğum etkilenmeyi yaşamadım ve o zaman kitap değerlendirmelerinin yıllara, yaşanmışlıklara göre değiştiğini fark ettim. Aynı etkiyi bir iki kitapta daha yaşayınca kitapları bir kaç yıl arayla yeniden okuyarak değerlendirmenin doğru olacağına karar verdim. Şu an değerlendirmenize tamamen katılıyorum. Edebi değerinden ziyade arabesk damarımıza dokunan konusu nedeniyle meşhur olmuş bir kitap. Sevgilerle,

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Öncelikle teşekkür ederim. Çoğu kişi benim gibi geç kalmadığı için muhtemelen lise ya da daha genç yıllardaki duygularına göre değerlendireceği için eleştiriye açık bir yorum olduğunun farkındayım. İkinci bir görüş belki biraz olsun hak vermelerini sağlar.
      Benim için biraz geç kalınmış oldu onun da farkındayım. Ama hastalık ve ölüm ikilisi çok hassas olduğu için ne olursa olsun olumsuz bir eleştiri yapmak istemiyorlar. Kitabın gelirinin sanırım bir kısmı da bağışlanıyormuş o da ayrıca güzel ama 26 yaşına gelince yetmiyor maalesef :(

      Sil

Yorum bıraktığınız için teşekkürler. En kısa sürede döneceğim (: