Kitabı çok sevdiğimi yorumda belirtmiştim. Kendimi durduramadım ve bir sürü güzel alıntı işaretledim (:
"Ama sen de bizler kadar iyi biliyorsun ki..." diye devam etti Poppy sözlerine, "İngiliz soyluları için flört çok daha hassas bir konu."
"Aslına bakarsan," dedi Amelia ilgisizce. "Gördüğüm kadarıyla İngiliz soyluları evliliği banka işlemleri gibi duygusal bir anlayışla ele alıyorlar."
"Onu zor durumda bırakma," dedi Poppy. "İşte gerçekler Amelia: Sen ve Win Çingenelerle evlisiniz, Leo adı çıkmış bir çapkın, Beatrix'in Kraliyet Zooloji Derneği'nden çok evcil hayvanı var, bense toplum içinde nasıl davranmam gerektiğini bilmiyorum ve kendimi kurtaracak kadar bile doğru düzgün sohbet edemiyorum. Bay Bayning'in bu haberi en doğru zamanda babasına vermek istemesinde anlaşılmayacak ne var?"
Boğazını temizleyip hafifçe içini çekti. "Bağışlayın beni. Çok konuşuyorum. Bu kadar çok..."
"Hayır..." dedi Harry alışık olmadığı bir hisle gerilerek. "Sizi bütün gün dinleyebilirim."
Poppy'nin her şeye değeceğini aklından geçirdi. Ruhunun son kalıntılarından vazgeçmeye bile değeceğini.
Uykulu bir sesle, "Buraya gel," diyen Cam çarşafı kenara itti.
Amelia hafifçe kıkırdadı.
"Kesinlikle olmaz. Yapılacak çok şey var. Sen hariç herkes meşgul."
"Ben de meşgul olmayı planlıyorum. Sen yanıma gelir gelmez. Monisha, beni bu kadar erken bir saatte seni kovalamak zorunda bırakma."
"Aşk hakkında herhangi bir şey biliyor olsaydın..." dedi Catherine dokunaklı bir şekilde. "Poppy'nin kalbini kaptırdığı erkekten başka birini asla seçmeyeceğini bilirdin."
"Kalbi onun olabilir..." dedi Harry gelişi güzel bir tavırla. "Geri kalanı benim olduğu sürece."
"Ailem seni tanıma fırsatı edindiği için çok mutluyum. Senden hoşlanmaya başladılar. Büyüleyici davranıyor, alçakgönüllülük gösteriyor ve koltuğunda kirpi bulsan bile sesini çıkarmıyorsun."
Harry, "Medusa'yla koltuk kavgası yapacak kadar aptal değilim," deyince Poppy güldü.
"Beni her anlamda büyülüyorsun," diye fısıldadı Harry yavaşça saçlarıyla oynayarak. "Ruhunda açığa çıkarması bir ömür alacak gizemler var... Ve ben hepsini bilmek istiyorum."
En sonunda aşkın evlenebilecek kusursuz birini bulmaktan ibaret olmadığını anlıyordu. Aşk bir insanın özünü görebilmek, içindeki ışığın ve karanlığın tonlarını kabul edebilmekti. Aşk bir hünerdi. Ve Harry henüz kabul etmeye hazır olmasa da buna fazlasıyla sahipti.
"Poppy'nin mutlu olmasını istiyorum ama kalbi kırılırsa... O zaman ne yapacağız?"
"Ona özen gösteririz," diye mırıldandı Cam eşine sarılarak. "Ve onu severiz. Aile böyle günler içindir."
"Peki ya komşunun köpeğinden çok korkan tavuklardan birinin bütün tüylerinin dökülmesini? Bea annemizi tavuk için bir süveter örmeye ikna etmişti."
Poppy çayını püskürttü. "Çok utanmıştım. Kasabadaki herkes süveter giyen kel tavuğumuzu görmeye gelmişti."
"Neden onu durdurmak için bir şey yapmıyorsun Leo?" diye sordu Amelia sertçe.
"Çünkü ben önde gelen biriyim. Biz aristokratlar bazı şeyleri kendimiz yapmak zorunda kalmadan önce başkalarına yaptırmaya çalışırız." Ona üstünlük taslarcasına bir bakış attı. "Buna asaletin gerektirdiği deniliyor."
"Denge çarkının ne olduğunu biliyor musun?"
Poppy hafifçe kafasını salladı.
"Her saatte bir tane bulunur. Hiç durmadan ileri ve geri hareket eder. Tıkırtı sesini çıkaran şey budur... Dakikaları göstermesi için yelkovanı hareket ettirir. Onsuz saat çalışmaz. Sen benim denge çarkımsın, Poppy."
"Harry," dedi kısık bir sesle ve uzanıp çenesini okşadı. "Ben seninle ne yapacağım?"
"Ne istersen," dedi Harry onu neredeyse güldüren bir içtenlikle.
Poppy yatağındaki iriyarı, tıraşsız adama baktı. Darmadağınık bir haldeyken bile nefes kesiciydi. Yaklaşan rüyalara teslim olurken gözkapakları hafifçe titredi. Karışık, olağanüstü ve hırslıydı. Sevgiden yoksun değildi... Hem de hiç. Sadece birinin ona nasıl seveceğini göstermesi gerekiyordu.
"Hampshire'da birkaç gün daha kalabilir miyiz?"
Yüzünde ihtiyatlı bir ifade belirdi. "Ne için?"
Hafifçe gülümsedi. "Tatil yapmak için. Daha önce hiç tatile çıkmadın mı?"
Harry kafasını salladı. "Tatilde ne yapıldığını bildiğimden emin değilim."
"Öncelikle..." Gözleri dolsa da Poppy mantıklı olmaya çalıştı. "Artık bakire değilim."
Leo alaycı bir bakış attı. "Ben de değilim," diye itiraf etti.
Poppy onun asla sahip olamayacağı güzel, iyi ve bencillikten uzak dürtülerdi. O asla bilemeyeceği düşünceli davranışlar, sevgi dolu hareketler ve mutlu anlardı. Tadını hiç çıkaramadığı huzurlu uykunun her dakikasıydı. Evrensel denge kanunlarına göre Poppy, Harry ve kötülüklerini telafi etmek için dünyaya gelmiş olmalıydı. Muhtemelen bu yüzden iki manyetik kuvvetin zıttı gibi ona karşı inanılmaz bir çekim hissediyordu.
"Haklısın," dedi genç kız gülümseyerek. "Sana haddini bildirmeliydim... Tokatlamak ya da öyle bir şey yapmalıydım... Bu tür şeylere cüret ettiğin hanımlar genelde nasıl tepki veriyorlar?"
"Tekrar yapmam için beni cesaretlendiriyorlar." Harry bunu öylesine samimi bir şekilde dile getirmişti ki Poppy hafifçe kıkırdadı.
Poppy yüzünü Leo'nun omzuna gömdü. "Utançtan ölebilirim," dedi.
"Hayır, ölmeyeceksin," diye karşılık verdi dikkati dağılan Leo. "Utanç konusunda uzmanım ve ölümcül olsaydı şimdiye kadar yüzlerce kez ölmüş olmam gerekirdi."
Cam bir keresinde Çingenelerin bütün dünyayı evleri olarak gördüklerini söylemişti. Kişi ailesiyle birlikte olduğu sürece evinde sayılırdı.
Ve nihayet bölümün sonuna ulaştığında bir kez daha Harry'ye baktı.
Uyuyordu.
"Hiç şaşmaz," diye mırıldandı Poppy sırıtarak. İnsanları uyutma yeteneğine Harry'nin azmi bile karşı koyamamıştı.
"Peki ya komşunun köpeğinden çok korkan tavuklardan birinin bütün tüylerinin dökülmesini? Bea annemizi tavuk için bir süveter örmeye ikna etmişti." Poppy çayını püskürttü. "Çok utanmıştım. Kasabadaki herkes süveter giyen kel tavuğumuzu görmeye gelmişti."
YanıtlaSilHah! Bu süpermiş. = )
Onun devamı da var ama çok uzun oluyor diye kırptım :D
SilGüçlü bir erkek ee güzel bir kadın öyleyse neden birlikte salata yapmıyorlar :)))
YanıtlaSilSalata mı (:
SilGüçlü bir erkek ee güzel bir kadın öyleyse neden birlikte salata yapmıyorlar :)))
YanıtlaSil