Cuma, Şubat 28, 2014

RKBT 4. Gün || Ertürk Akşun "Agafya " || Yorum







GoodReads Puanı: 4.00
Türkçe Yayın: Destek Yayınları
Sayfa Sayısı: 464
Satın almak için: Kitap Sihirbazı


Yorumum:

1920 yılı Rusya'da Bolşevik Devrimi ve İstanbul'a yapılan göçler.
Gelenler arasında güzelliği ile herkesi büyüleyen bir kadın; Agafya.
Ve onun görür görmez vurulan, hayatının aşkı olacağını anlayan bir erkek; Anton.
Ortaya çıkan ortalama bir aşk hikayesi mi?
Eğer böyle düşünüyorsanız çok yanılıyorsunuz...

Anlamadınız değil mi? En baştan alalım.



1920 yılında Rusya'dan İstanbul'a gelen göçler sırasında, şehir de bulunan gazeteci Anton bir dizi tesadüf sonucu kendisini yolcu gemisinde bulur. Onun gemiye binme yolu bana göre önemliydi çünkü tesadüf tesadüfü doğuruyor. Kamarasından dışarı adımını attığında kitabımıza ismine veren Agafya'yı görüyor ve daha içine çektiği soluğu veremeden aşık oluyor. 
Agafya yeşil gözleri ve kızıl saçları ile çok güzel bir kadın. Görenleri etkilediği kitapta çok kez vurgulanıyor. Yarı İngiliz yarı Türk Anton'un ona vurulması da çok sürpriz olmadı. Bir insanın kalp atışlarına ihtiyacı oluğu kadar Agafya'ya ihtiyacı olan Anton onunla geçen bir dakika için bile oldukça çabalıyor. İşte bu tesadüfler sonucu Agafya, dadısı, Olga ve oğlu Kotik ile oldukça vakit geçiriyor. Olga kim derseniz o kitabın içinde. Herkesi anlatıp sizi olayın büyüsünden uzaklaştırmak istemiyorum.

Gemide geçen günlerden sonra İstanbul'a ayak basıyorlar ve ilişkileri farklı boyutlar kazanıyor. Anton hayatına teklifsizce giren bu insanlara bağlanıyor. Agafya'ya olan aşkı ise gün geçtikçe artıyor dersem abartmış olmam. Ta ki....

Gerisi kitapta. Ortalama bir aşk hikayesi değil demiştim ya, gerçekten de öyle değil. Rusya'da devrim olduğu zamanlar İstanbul içinde çok parlak zamanlar değil. Anton gazeteci olduğu için bunlara da değiniyor. Hatta Fahri adında bir Türkle arkadaşlık yapmaya başlıyor. Gerçi ben kendi adıma memleket durumunu daha fazla vermesini isterdim. Anton yarı Türk olduğu ve gazeteci olduğu için durum çok müsaitti. Yazarın verdiği bilgilerden çokça araştırma yaptığı da belli oluyor. Ama öyle tercih etmiş. Bu tercihi ile de kitabı sevdiğim için sorun yok.

Ve evet kitabı gerçekten sevdim. Çok dolu bir kitap bana göre. Nasıl anlatsam bilemiyorum. Çokça olay vardı desem anlaşılır mı ki? Hani oluyar ya sever ve çokça bahseder karakterler. İşte öyle değildi. Tabi ki çok altı çizilecek cümle var ama onun dışında temposu sürekli artıyor ya da aynı seyirde devam ediyor. Modunuzu düşürmüyor.

Yine de sevmediğim bir yer var ki söylemezsem olmaz. Az çok tanışsınızdır yorumlarımdan, acıtarak seven ve sevdiren insanlardan çok hoşlanmam. Zirveye tırmanmak için gerekirse yaralanmayı anlarım ama bile bile kendini ya da karşısındakini yaralamayı anlamam. O yüzden kitaptaki üçlü bazı açılardan beni hayal kırıklığına uğrattı. Ama şu da var ki öyle karakterler çizmiş ki yazarımız onlarla gülüp ağlayabiliyor onlar adına sinirlenebiliyorsunuz. İçine çekiyor tüm o duygularun. Yine de en çok kimi sevdin derseniz Olga ve oğlu Kotik derdim. 

Lafı uzattım biliyorum ama baskıya değinmeden edemeyeceğim. Sayfa yapısı o kadar güzel ki içleri okumak için kitabı zorlamak zorunda kalmıyorsunuz. Bu tarzı çok sevdim.

Genel olarak beğendim yani kitabı. Sıkıldığım yerler olsa da bu kadar beğeneceğimi tahmin etmediğim için çok iyi geldi.

Puanım:


* * *

Sana yeni bir isim verdim ben, "Agafya" dedim. "Yüce aşk" dedim.
Kalbimin en derinine sakladım seni, kimse görmesin istedim.
Ve o ismi sadece ben bildim ve sen sadece benim oldun...

"Beni sevmek bana tahammül etmek demektir. Eğer beni seviyorsan buna katlanacaksın. Beni ben olmaktan çıkararak sevemezsin. O zaman sevdiğin kişi ben değil, başka birisi olur. Sen başka birisini istiyorsan, o zaman başka birine git, ben ise buyum. İşte senin asıl çaresizliğin de burada başlıyor Anton."


1920'li yıllar. Rusya'da büyük bir devrim olmuş, Avrupa birdenbire kendi derdine düşmüş, Birinci Dünya Savaşı'nı yarıda kesmek zorunda kalmıştır. Devrimden kaçan Rus asilzadeler, dillere destan güzel Rus kadınları, işgal altındaki İstanbul'un yolunu tutmuşlardır. Bir tarafta Anadolu'da amansızca süren ölüm kalım savaşı, bir tarafta İstanbul'un yeni tanıştığı gece hayatı... İstanbul, tarihinde ilk kez kadınlarla ama bambaşka kadınlarla tanışmaya hazırlanmaktadır... Bir tarafta gurbette yaşanan kanlı bir aşkın hikâyesi... Bir tarafta intikamlar, trajediler, aşklar...




5 yorum:

  1. Bu kitap bende de var ve nedense biraz ertelemiştim okumayı sanırım okuyacağım bende yorumundan sonra senin gibi zor beğenen biri beğendiyse bende kesin beğenirim :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. İnşallah beğenirsin İnci (: Benim beğenilerim biraz ters ya :D

      Sil
  2. Ben şu an okuyorum kitabı son 80 sayfa geneline baktığımda beğendim kitabı

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Beğenmenize sevindim. Beğenmediğim kitapların beğenilmesine seviniyorum (:

      Sil
  3. Bloguma beklerim :D http://kitapdelisidizz.blogspot.com.tr/

    YanıtlaSil

Yorum bıraktığınız için teşekkürler. En kısa sürede döneceğim (: