P. C. Cast - Truva Tanrıçası (Yorum)

Orjinal Adı: Warrior Rising

Seri Bilgisi: Goddess Summoning #6

GoodReads Puanı: 4.12

Türkçe Yayın: Pegasus Yayınları

Sayfa Sayısı: 384

Çevirmen: Gizem Onat

Yorumum:

Çok sevdiğim serinin son çıkan kitabını okumaktan büyük mutluluk duydum. P. C. Cast'ın diğer serisiiçin çok kötü yorumlar görüyorum zaman zaman. Henüz o seriye başlayamadım ama böylesine güzel bir seriyi yazan birinin nasıl başka bir seriyi kötü yazabileceğini de merak etmiyor değilim.

Neyse konumuz Tanrıça serisi. Bu seriyi başından beri -arada daha az sevdiklerim olsa da- çok seviyorum ve takip ediyorum. Cast tamamen istediğim tarzda kadınlar yazıyor. Onun tabiriyle modern zamanın kadınları. Tanrı ve Tanrıçalara kafa tutan, çoğu kez saçmalamayan kadınlar. Çoğu kez dedim evet o kadar kusuru da olsun yani (:

Konuyu özetlemeye gerek yok sanırım. Truva-Yunan savaşı zaten malumunuz benim gibi Mitoloji bilgisi az olanlar bile biliyordur. Kat ve arkadaşı Jacky o zamanlara gidiyor, 3 Tanrıça sayesinde. 

Kat ve Jacky. Ah ne güldüm bu ikilinin diyaloglarına. Gerçekten güzel bir arkadaşlık ilişkisi yazmış yazar. İmrenmedim değil hani. Genelde biri dobra biri sıkılgan olur ya bu kez kesinlikle öyle değil. Çok rahat iki arkadaş vardır ki böylesi daha makbul bence. En sevdiğim yanı arkadaşların arasında geçenlerdi.

Diğer kitaplara nazaran erkek karakterin gözünden anlatmaması biraz sıkıntı yaptı bende. Şıppadanak aşık olunca zaten bir huylanma yapıyor, erkek bakış açısını görmeyince daha çok artıyor bu. Neyse ki genel diyaloglar hem eğlenceli hem de aşk yüklü olunca fark biraz kapandı. Yine de gözümde bir eksi olarak kaldı.

İkinci nokta; yazar sanki bu kez sonunu bağlamak için fazla ıkınmış. Daha önceki 5 kitap gerek antik çağlarda gerek modern zamanda geçse de hep bir doğallık vardı. Sanki her an karşımıza Hades ya da Venüs çıkabilecekmiş gibi hissederdim. Bu kitabın son 60-70 sayfasına kadar da öyle hissettim. Ama ne zaman ki savaş başladı o büyü bozuldu. Sadece o kısımları okurken biraz sıkıldım. Tamam Truva atı falan iyi fikir hele sonunda olayı bağladıkları duruma bayıldım ve güldüm ama savaş kısmını göz ardı edemiyorum. Hem Akhilleus kurtulsun, hem savaş kazanılsın, hem Kat kurtulsun derken iyice zıvanadan çıktı durum. Kat'in hemen sonuçlanan çabaları da cabası. (Ki eski haline dönmesinin çok basite indirgendiğini düşünüyorum.) Elbette ki mutlu sonları severim de zorlanacaksan bu kadar kötü durumlara bağlama olayı. Sonra inandırıcılık dibe vuruyor. Neyse ki şu son kısım Tanrıçaların olayı bağlama durumu oldu da sonunu beğendim. 

Genel olarak beğendim ama. Çevirisi de çok iyiydi. Bir kısım için koca kitabı yakacak değilim. Üstelik Cast ile çok iyi bir geçmişimiz var. Ve şunu da söylemeden geçemeyeceğim, beğenmediğim o kısımla bile bir çok yazara taş çıkartır (:

Değerlendirmeme gelirsek:

4 -  Kesinlikle geçer not aldı...

Alıntılar:

"İşte bu yüzden Jack’yle mükemmel bir dostluğumuz var," dedi Kat. "Ben daimi iyimser, o da Bayan Kötümser. O benim ayaklarımın yere basmasını sağlıyor ben de ona insanlara bir şans tanıması gerektiğini söylüyorum; hepsi de o kadar kötü değil."

"İnsanlar o kadar da kötü değil. Erkeklerse bambaşka bir mesele," diye homurdandı Jacky.

"Sakin ol, cellat!" dedi Kat.

Kat. Derin bir nefes aldıktan sonra kendini görebilmek için aynaya döndü. "Ah!" Usulca yüzüne dokundu. "Yok artık! Kaç yaşındayım ben? Tam bir ergene benziyorum."

"Buraya gelmek için kocanı ve çocuklarını mı bıraktın?"

"Ah Tanrım, hayır. Hiç evlenmedim, çocuklarım da yok."

"Bir tanrıçaya bekâret yemini mi ettin?"

"Hera ile Athena da bunu anlamakta zorlandılar Modern ölümlü dünyada kadınlar bu kadar genç yaşta evlenmiyorlar Yani en azından eğitimli, mantıklı ve eli yüzü düzgün olanlar... Aslında bazılarımız hiç evlenmiyor, hatta çocuk da yapmıyoruz. Yapmak zorunda değiliz."

"Peki, hayatınızı nasıl geçiriyorsunuz?"

Kat'in yavaş yavaş ve uzunca gülümsedi. "Nasıl istersek öyle."

Kat yanağının içini ısırarak düşündü ve bir şey daha isteyebileceğine karar verdi. "Evet... Eğer ölürsem, yani bu sefer gerçekten ölürsem ruhumu Akhilleus'un ruhunun gittiği yere gönderir misin? Ben olmazsam kendini yalnız hisseder."

* * *

Aşkta ve savaşta her şey mümkündür...

Tanrıça Hera, Athena ve Venüs, Truva Savaşının uzayıp gitmesinden sıkılmışlardır. Bütün bu yıkımın, aptalca erkek egolarından kaynaklandığına inanmaktadırlar. Bunların arasında en kötüsü de Yunanlı savaşçı Akhilleustur; Zeusun ona bahşettiği güç sayesinde neredeyse yenilmezdir. Tanrıçalar, onu durdurarak savaşı sonlandırabileceklerini düşünürler. Ancak Akhilleus gibi bir adamı durdurmanın tek yolu, dikkatini savaştan daha keyifli bir şeye çekmektir.

Yirminci yüzyıl Oklahomasında bir araba kazası geçirip ölen güzeller güzeli Kat ve en yakın arkadaşı Jacky, tanrıçalara aradıkları fırsatı sunarlar. Tanrıçalar Katin Akhilleusun dikkatini çekeceğinden emin olarak, iki arkadaşın ruhlarını, Truvalı bir prensesin ve onun başhizmetçisinin bedenlerine sokarlar. Katin özgür ve ateşli ruhu, Akhilleusun efsanevi öfkesinin üstesinden gelebilecek midir? 

Cevabı sadece tanrıçalar bilebilir...