Perşembe, Nisan 03, 2014

Nicholas Best - Dünyayı Sarsan Beş Gün (Yorum)


Orjinal Adı: 
Five Days That Shocked the World: 
Eyewitness Accounts from Europe at the End of World War II
GoodReads Puanı: 4.17
Türkçe Yayın: Kahve Yayınları
Sayfa Sayısı: 440
Çeviri: Bige Akçora
Satın almak için: Kitap Sihirbazı

Yorumum:

Dünyayı Sarsan Beş Gün, Kahve Yayınlarının Mart ayında çıkan yeni kitabı. II. Dünya savaşının son 5 gününü anlatan kitap, tam bir dünya tarihi kitabı.

Tarihler 28 Nisan 1945, Cumartesi gününü gösterirken ilk gün başlıyor. Mussolini, Hitler, Sophia Loren, Audrey Hepburn, Otto Frank ve duyduğum duymadığım bir çok ismi konu alarak devam eden beş günü anlatıyor. 

420 sayfalık bir kitap ve sadece beş günü anlatması dolayısıyla bir çok isim geçiyor. Hitler ve Mussolini gibi çok bilindik isimler için sıkıntı teşkil etmese de diğerleri açıkçası beni çoğu kez zorladı. Mesela Otto Frank. Anna Frank'in babası olan Otto'nun ilk başta kim olduğunu anlamakta çok zorluk çektim. Çünkü Anna'yı sadece ismen biliyorum, henüz Hatıra Defterini okumadım. Ve sadece Otto Frank ismini duymam, Anna ismini duyana kadar kim olduğunu anlamamı sağlayamadı. 

Bu ve benzeri durumlar beni biraz zorladı. Çünkü anlatılan çoğunlukla sadece o an ki durumlarıydı. O kişi kimdir sorusu pek çok bölümde aklımda döndü durdu. Bu da konsantrasyonumu engelledi. Çok hoşlanmadığım bir durumdur okurken kim kimdir bilememe. Beni hemen araştırma yapmaya sevk eder. Mesela Loren'in Mussolini ile bağlantısını kitapta anlayamadım, ondan sonra internette araştırma yaparak açıklığa kavuşturdum ve rahatladım. 

Kitabı okurken hep bir belgesel havası hissettim. Savaş, açlık, ölümler ve tecavüzler anlatılırken insanların hikayelerine de yer vermesinden dolayı özellikle.

"Üniformalarımızın rengi gri; bize ümit ışığı vermeyen bir gelecek hakkındaki önsezilerimizin rengi gibi. Sadece uyumak istiyorum, uyumak ve birden uyanıp tüm bunların kötü bir rüyadan başka bir şey olmadığını keşfetmek istiyorum. Savaşın, harabelerin, ölü ve parçalanmış cesetlerin var olmadığını, bunun yerine barışın hâkim olduğunu, güneşin parladığını ve hayatın nabzının, her an sona erme tehdidi olmadan attığını keşfetmek. Ancak bu sadece çok güzel bir rüya. Bizler ölmeye mahkûmuz ve nedenini bilmiyoruz. Neden yaşama imkanımız olmadığım da bilmiyoruz!"

Tarih severim. Okuldayken de en sevdiğim dersti. Ama o kadar geniş bir yelpazesi var ki bir yerden sonra yetersiz kalmam kaçınılmazdı. Tarihle daha çok ilgili kişilerin daha çok zevk alacağına da inanıyorum. 

En sevdiğim bölümse Sonsöz oldu. Adı geçen bu kişilerin savaş bitip barış sağlandıktan sonra neler yaşadığına kısaca değinmiş yazar. Özellikle son 3 cümlesi vardı ki baya etkiliydi. 

Sonuç olarak anlamakta zorlandığım yerler olsa da güzel bir kitaptı. Savaşı ve koşullarını hissettirdi. Bazı yerler vardı ki o insanlar adına gözyaşlarım aktı. Bunların gerçek olduğunu bilmekse en kötüsü. Onca ölüm ve gözyaşı... Ne için? Hitler'in sekreteri Traudl Junge çok güzel özetlemiş bence bunu;

"Durum buydu. Hepimiz ölmeye mahkûmuz, diye düşündüm -tüm ülke ölmeye mahkûm- ve orada, bana dikte ettiği sözlerde tek bir merhamet veya pişmanlık belirtisi yoktu. Sadece berbat, rezil bir öfke. 'Aman Tanrım, hiçbir şey öğrenmemiş. Hâlâ aynı.'"

Puanım:

* * *

1945 Nisan ayının son günleri, bütün dünya için ilginç ve bir o kadar da sürükleyici birtakım olaylara tanıklık etti. Benito Mussolini'nin, metresi Clara Petacci ile birlikte İtalyan partizanlar tarafından yakalanıp idam edilmesi, Adolf Hitler ve eşi Eva Braun intiharı, o günlerde en çok konu"ulan konulardı hiç Şüphesiz. Sovyetlerin, Berlin'i işgal etmesine yalnızca birkaç saat vardı ve dünyanın kaderi değişiyordu... 

Bütün dünya savaşla sarsılırken, insanlar yaşamaya ve direnmeye devam ediyorlardı. Il Duce idama götürülürken Petacci'nin aklından geçen kadınsı kaygılar sürüyor, Audrey Hepburn bir genelevde çalışıyor, Roman Polanski savaş artığı havai fişeklerle oyunlar oynuyor, Sophia Loren meşhur olduğunda adını ne olarak değiştirmek istediğini düşünüyordu. Henry Kissinger, Jack Kennedy, Spike Milligan ve diğer birçokları ise harap olmuş yollarda ve sokaklarda yaşamak için kendilerine bir şans arıyorlardı.

Peki ya savaş böylesine kanlı ve acımasızca sürerken, hayat nasıl ilerliyordu? Hitler, Mussolini, Goebbels gibi katillerin herhangi bir konuda insani bir duygu hissetmesi mümkün müydü? 

Nicholas Best, Dünyayı Sarsan Beş Gün kitabıyla o günlerde yaşanan tarihi olayları, kendine has muzip ve iğneleyici bir anlatımla okuyucuyla buluşturuyor ve bunu yaparken savaşın insan ruhunda ve bireyin yaşamında açtığı tamiri imkânsız yaraları deşiyor. Dünyanın gördüğü en büyük 2. savaşın komik, hüzünlü, dramatik ve hepsinden önemlisi, gerçek öyküsü!


4 yorum:

  1. dostum 4 puan verdın demek o zaman bende okuyayım en kısa zamada! :)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Salim kafayla oku ama kanka. Çok isim var kafan da doluysa anlamak zor oluyor (:

      Sil
  2. kafam dolu yea :'( yaza okuyayım ben :D

    YanıtlaSil

Yorum bıraktığınız için teşekkürler. En kısa sürede döneceğim (: