Pazar, Nisan 13, 2014

Leila Meacham - Güller (Yorum)


Orjinal Adı: Roses
GoodReads Puanı: 3.97
Türkçe Yayın: Pegasus Yayınları
Sayfa Sayısı: 720
Çeviri: Melek Aslı Öztürk
Satın almak için: Kitap Sihirbazı

Yorumum:

720 sayfalık Güller kitabı oldukça etkili, duygular arasında mekik dokutan bir kitaptı. O yüzden yorumum biraz uzun olabilir, okuma sabrını gösterecek kişilere şimdiden teşekkürler.

Neredeyse 70 yıllık zaman dilimini anlatan kitap, 3 kişinin bakış açısıyla yazılmış. İlk olarak günümüzle başlıyor ki, geçmişe yaptığı göndermeler çok kafa karıştırıcı. Dikkatli okumak gerekiyor ki daha sonraki sayfalarda karşımıza çıkınca gerçek anlamını anlayabilelim.

Günümüz kısmı geçtikten sonra Mary Toliver gözüyle girişi yapıp 1916 yılına gidiyoruz. Mary, ağabeyi Miles, sevdiği adam Percy ve Ollie'nin hikayesi bu. Howbutker şehrinin üç güçlü kurucusu olan ailelerden biri pamuk yetiştiriciliği yapan Toliver'lar. Baba Vernon Toliver, Somerset topraklarını oğlu Miles yerine Mary'ye bırakınca geri dönüşü olmayan olaylar başlıyor. Mary'nin ailesiyle arası açılıyor, sevdiği adam Pecry'den oluyor. Kısacası beni delirtiyor yani.

Kitabı yarısına kadar çok sevdim. Herkes Mary'ye karşı çıksa da onun toprağına sahip çıkma çabalarını destek çıktım. Haklı gördüğüm çok yer oldu. Ama güzelim geleceğinin içine edince sevgimin seyri değişmeye başladı. Allah aşkına hangi topraklar bu kadar herkesi karşısına almasına değer ki. Hoş bunu Mary'de farketti ama biraz geç kaldı. Bunu anladığında elinde kalan birazcık şeyi de mahvederek gitti. Pecry gibi bir adam ya. Daha 5 yaşındayken Mary'yi beşiğinde gördüğü gün aşık olan ve evleneceği kişi olarak gören biri. Ki adam 80 yıl aynı kadını sevdi demek oluyor bu. Ama Mary ne yaptı. Somerset diye diye tüm geleceğinin içine etti. Hem kendisini hem de başkalarını mutsuzluğa sürükledi. 

Kitapta öyle bir hava vardı ki herşey günümüz için, Rachel ve Matt birlikte olsun diye zemin hazırlamak adına yazılmış gibiydi. Saçma ölümler, yanlış zamanlamalar, yanlış kararlar. Herşeyi anlayabiliyorum ama böyle bol ölüme boğmasına gerek yoktu bence yazarın. Ağlatacak çok yeri vardı doğrudur ama kahretsin sırf ağlatmak için yazılan hikayelerden nefret ediyorum. Doğal seyrinde izleyen kitaplar bana daha inandırıcı geliyor. Bu kitapta yarısına kadar öyleydi işte. Yarıdan sonra "yeter ama kadın herkesi toprağa gömdün, herkesin geleceğini b*k ettin" gibi hakaret vari söylemlerimde olmuştur, itiraf ediyorum. 

Üstelik geleceğe o kadar zemin hazırlayıp, geleceği böyle saçma yazmakta neyin nesi Allah aşkına. O nasıl zorlama bir gidişat, nasıl zorlama bir aşk. "Her yerde gaddarlığımı gösterdim dur bari sonunda mutlu edeyim yazık lan bunlara," der gibi. 

Kitapta en sevdiğim karakter Ollie oldu. Çok değinmedi ama adı geçen her yerde sevdim kendisini. Melek gibi bir karakter yazmış cidden. Allah'tan orada hakkını vermiş.

Yine de benim aklıma şu sorular takılıyor ki bunlar spoiler'dir benden söylemesi:

1- Mary, Ollie ile evlendikten sonra boşanmak bu kadar mı zordu?
2- Percy, ne halt yemeye gitti koşa koşa hemen evlendi. Hayır belki kadın boşanıp sana dönecek.
3- Bu dandik laneti yazmasının ve biricik oğullarını öldürmesinin sebebi nedir? Rachel ve Matt birlikte olsun diye mi? Oğlu ölmeden olsalardı olmuyor mu?
4- Ollie 12 yıl önce öldüğünde bunlar niye sevgili olmadı. En azından 10 yıl gibi bir zamanı birlikte geçirebilirlerdi. İlla yatıp kalkmak gerekmiyor, sevmek yeter. Ha oldularsa biz niye okumadık bee!!!
5- Percy gibi bir adam, nasıl oğlunu onca sene sevmedi. Özellikle bunu anlayan beri gelsin. 

Kafamda böyle sorularla bitirdim işte. Tamam ağlatıyor, üzüyor vs vs ama bu yeterli mi? Benim için değil. Öncelikle mantık çerçeveme uymadı ki duygu olarak oturtayım. Her zaman derim ağlatmak benim gözümde kitabı mükemmel yapmaz. O kötü sona giden yolların gerçekten tek çare olduğuna inanmam lazım. Bu açıdan inanmadım, oldukça zorlama geldi. Sevdiğim kısımlar yarısına kadar olan yeridir. 

Neyse ki çeviri güzeldi ve akıcı bir anlatımı vardı da 720 sayfayı bitirebildim. Yine itiraf ediyorum ki bir yerden sonra atlayarak okumaya da başladım. Bu da bana bu kadar uzatmaya gerek var mıydı sorusunu düşündürttü.

Puanım:

* * *

Bir ayrılık, iki evlilik ve maziye gömülen imkânsız bir aşk

Teksas'ın en zengin üç ailesinin ve bu ailelerin çocuklarının 21. yüzyıla kadar uzanan duygu dolu, trajik öyküsü Güller, aşk, gurur, pişmanlık ve intikam çemberinde yanlış yollara sürüklenen zengin, yakışıklı ve güçlü Percy Warwick ile nefes kesen bir güzelliğe sahip Mary Toliver'ın sarsıcı aşk hikâyesini anlatıyor.

Değerli toprakların ve miras kavgasının yıktığı hayatlar, aldığı canlar, aşk acısıyla kavrulan iki genç yürek ve iki gencin sakladığı sırla derin uykusundan uyanan korkunç bir lanet... Percy ve Mary'nin imkânsız aşkı kalbinizi sızlatırken nesiller boyu üç ailenin üzerinde kara bulutlar gibi dolaşan bu esrarengiz lanet soluğunuzu kesecek.

Doğduğunuz topraklardan kopmamak adına aşkınızdan, ailenizden ve hatta çocuğunuzdan vazgeçer miydiniz? 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Yorum bıraktığınız için teşekkürler. En kısa sürede döneceğim (: