Son dönem kitap alımını minimum düzeye indirsem de hala çıkan kitapları yakından takip ediyorum. Almak için acele etmesem de aklımın bir köşesine not alıyorum. Şu sıralar kitap alımlarından soğusam da ileride yavaş yavaş alınabilir.
Herkesin yarası vardır, ama bazılarınınki daha belirgindir…
Bambaşka hayatlara ait Claire, Will ve Teddy adında üç masum çocuğun yolları bir anda, hiç beklenmedik bir trajediyle kesişir. Önce aileleri, ardından koruyucu aileleri katledilen bu çocuklar için artık hiçbir şey eskisi gibi değildir. Peki, onları bir araya getiren bu sarsıcı olaylar bir rastlantı mı yoksa birbirleriyle bağlantılı gerçeklerin önemli bir halkası mıdır?
Jane Rizzoli ile Maura Isles, katledilen ailelerle ilgili araştırmalarını derinleştirdikçe uzayan sır perdesini aralayabilecek, bu çocukları bekleyen korkunç kaderi değiştirebilecekler midir?
Üstün keşif becerilerinden dolayı kralın gözde ordusuna seçilerek düşman cephesine sızan Arthur Campbell, bir sonraki adımı için emir beklemektedir. Adeta bir gölge gibi hareket ederken, babasını öldüren liderin klanına karşı yüreği intikam ateşiyle yanıp tutuşmaktadır. Ancak düşman cephesinin tam kalbinde karşısına beklenmedik bir engel çıkar. Gizli kapaklı işleri aydınlatmadaki becerisiyle ondan aşağı kalır yanı olmayan, efsanevi güzelliğiyle Anna MacDougall.
Babasının kuvvetlerine yeni katılan bu sert görünüşlü, yakışıklı adamdan etkilenen Anna, onun kendisine karşı kararlı bir tavırla kayıtsız kalışını bir meydan okuma olarak kabul etmeye hazırdır. Savaşın bir an önce bitmesini dileyen Anna, sevebileceği iyi bir adamla sakin bir hayat paylaşma hayalleri kurarken, onu gözleriyle kendine çeken ancak sözleriyle uzaklara iten bu esrarengiz şövalyeye gönlünü kaptırır. Fakat tehlike, yalan dolan ve ufukta görünen savaş, ikisini birbirlerinin tutkularını ve sırlarını öğrenmeye sürükleyince, adeta çelikten bir vücuda sahip bu savaşçı bir seçim yapmak zorunda kalır: Aşk mı? Yoksa intikam mı?
Sophıe Jordan Leydi Astrid Derring yıllar boyunca birkaç hizmetçiyle, arkadaşlarından ödünç aldığı kıyafetlerle ve katıldığı balolarda karnını doyurarak hayatını sürdürmüştür. Onu terk eden kocasının yaşattığı utancı üzerinden bir türlü atamayan Astrid, peşindeki soylu erkeklerin ahlaksız tekliflerine boyun eğmemiştir. Kocasının sahte kimlikle İskoçyada yaşadığını ve zengin bir ailenin kızıyla evleneceğini duyunca yapması gereken tek şey olduğunu düşünür: O evliliği durdurmalıdır.
İskoçya yolunda yaşadığı talihsizlikler sonunda karşısına sert ve kibirli bir Amerikalı olan Griffin Shaw çıkar. Astrid kendini, buzdan duvarlarını eritebilecek vahşi bir adamın yardımıyla, bilmediği bir ülkede kanundan kaçarken bulacaktır...
İlk 3 kitabı birden çıkarmışlar bence güzel de olmuş. Ben ilk kitabı denemek istiyorum.
Lauren, Chicagoda başarılı bir emlak danışmanıdır. Müşterilerinin arzu ettiği evleri, adeta onlar için yaratılmışçasına bulur ve satışlarını gerçekleştirir. Başarısını tecrübesine bağlamaktadır. Ancak bir gün aslında hiç de öyle olmadığını öğrenir.
Lauren, güçlü bir düşünce cadısı olduğunu öğrendiğinde kariyeri ile cadılık eğitimleri arasında kalacak, üstelik verdiği kararla sadece kendi hayatını değil en yakın arkadaşının da hayatını değiştirecektir. İki arkadaş yeni bir şehirde, birçok yardımsever cadı ve cadıcıkla birlikte yeni hayatlarına bol sihir, dostluk, aşk ve hatta sürprizler katarlar.
Uçan Süpürge Serisinin mizah dolu ilk kitabı Modern Cadıda Debora Geary, yarattığı samimi karakterlerle cadılar dünyasının perdelerini aralıyor.
Düşünceler zamanla bulanıklaşıp kaybolur ama gözler hiçbir şeyi unutmaz…
Cas Lowood, ihbarlar üzerine hayaletlerin peşine düşerek onları yok eden bir hayalet avcısıdır. Yeni görevi ise, evine adım atan herkesi acımasızca öldüren hayalet Anna Korlovu yakalamak ve ondan kurtulmaktır.
Fakat Cas bu kez daha önce hiç rastlamadığı türden bir hayaletle karşı karşıyadır. Annanın içindeki, insanları öldürme isteğinin nedenini öğrendiğinde onun hayatına ve ölümüne dair sırlarla örülü gerçekleri de su yüzüne çıkarır.
Yirmi beşten fazla dile çevrilen ve birçok ödül alan Kan Giyinmiş Kız sizleri doğaüstü fantastik kurgunun romantik öğelerle harmanlandığı sıra dışı bir hikâyeyle tanıştırıyor.
Dilekler, gökyüzünü aydınlatan yıldızlar gibidir...
Doğum günleri, umutla sarıldığımız dileklerin gerçekleşmesini umduğumuz özel günlerdir… Aynı gün doğup birbirlerinden habersiz olan Liz, Angela ve Carole tam da bu duygularla mumlarını üflerler. Bir dilekle her şeyin değişebileceğine inanmaktan yıllar önce vazgeçen bu üç kadın, son bir umutla dileklerine sımsıkı sarılırlar. Ve kader, hayatı, aşkı ve mutluluğu yeniden yaşamak isteyen bu üç kadının seslenişine duyarsız kalmaz...
Nina Grey, şeytanlarla yaptığı savaşın yaralarını yeni yeni sarıyordu. Geçmişte olanlar çok uzakta kalmış gibiydi. Hem okuluna devam ediyor hem de babasından kalan şirketin başına geçmek için hazırlanıyordu. Her şey normale dönmüştü, geceleri gördüğü kâbuslar dışında...
Nina ve nişanlısı Jared için bu kâbusların tek bir anlamı vardı: Yaklaşan tehlike ve Şeytanlarla yapılacak olası bir savaş… Tatlı Belanın yazarı Jamie McGuire, Providence üçlemesinin ikinci romanı Cehennemde hem içinizi ısıtacak hem de tüylerinizi diken diken edecek!
Yatağındaki Düşmandan… Leydi Amelia Sutherland, Duncan MacLean gibi bir adama boyun eğmektense ölmeyi tercih ederdi. Ancak acımasız İskoçyalı savaşçı yatağının yanında dikilirken seçim şansı yoktu pek. Alev alev yanan gözleri, gerilmiş kasları ve parlayan savaş baltasıyla Duncan, azılı düşmanı Richard Bennettı öldürmeye gelmişti fakat onun yerine nişanlısı, güzel ve masum Ameliayla karşılaşınca onu kaçırmaya karar verecekti… Kollarındaki Âşığa…
Duncan, sevdiği kadını öldüren Bennetttan gelinini çalarak istediği kusursuz intikamı alabileceğini düşünüyordu. Ancak Leydi Amelia bu intikam planında bir piyondan fazlası olduğunu ispatlayacak: cesareti ve güzelliğiyle, Duncanın ruhunda kimsenin ulaşamadığı bir yere dokunacaktı. Amelia da onu tutsak eden İskoçyalıya boyun eğip âşık olduğundaysa gerçek savaş başlayacaktı.
Dünyada birbiri için yaratılmış kaç insan vardır?
Ruh ikizleri; yalnızca onlar bu büyüyü taşır. Toprağa düşen yıldırım kadar nadir gelirler dünyaya. Ama bir araya gelip âşık olduklarında... İşte o zaman, toprak ikiye bölünür. Gökyüzü deryaya, derya ateşe hücum eder. Kargaşa yağar evrenin her bir köşesine, sel olur...
Zarlar atılır, yıldızlar kesişir; ardından Poppy ve Noah düşürür toprağa o ilk kıvılcımı. Fakat o şey, iki büyülü ruhun karşısında durmaktadır, sanki görünmez bir duvar gibi. Felaket, kıyamet, ölüm; engelleyebilir mi kucaklaşmasını alacakaranlıkla gecenin?
Geçmişle barışmadan AŞK için savaşamazsın!
Aslı kocasından boşanmış, ölü bir bebek doğurduğu için ciddi psikolojik sorunlar yaşamış, doğup büyüdüğü şehir ve geçmişiyle travmatik bir ilişkisi olan bir kadındır. En yakın arkadaşı Sibelin on dokuz yaşındaki oğlu Cem, geçici bir süre Aslının yanında kalacaktır. Tam bu esnada ülkeyi sarsmaya başlayan isyanlar Aslının hayatını da etkiler. Cemi korumak adına kendini olayların içine atan Aslı, hem kendi gençliğini hatırlar, hem de yepyeni bir nesille tanışıp bir dönüşüm yaşamaya başlar. Kalbini Gezi Parkı olayları sırasında tanıştığı ve kendinden on iki yaş küçük Ufuka kaptırınca durum iyice karışır, çünkü Ufuk da Aslıyla aynı şehirde doğup büyümüştür. Ufuk, Aslıyı Mersine davet ettiğinde Aslının dünyası altüst olur. Travmatik geçmiş, âşık olunan adamın siluetinde bir bombaya dönüşür, çünkü Aslının geçmişinde yüzleşmekten kaçındığı sırlar vardır. Aslı aşkın gücüyle çıktığı bu yolculukta geçmişini yenip yepyeni bir hayata merhaba diyebilecek midir, yoksa kendi içine daha fazla kapanıp aşkı yok mu sayacaktır?