Zaman atlamaları olan kitapları pek fazla sevmeyen biri olarak bu kitabı diğerlerinden ayırdığımı söyleyebilirim. 1891 ve 2012 yıllarını konu alan yazar bu süreleri o kadar güzel harmanlamış ki okurken birbirine geçmiş zamanlar yaşamadım.
Kendi başlarına geçmiş ve günümüz çok iyi betimlemeleri içeren hikayeler olmasına karşın benim favorim 1891'in karakteri Tilly Kirkland. Onun yaşadıklarını okurken içimde bir sızı hissettim. Çektiği acı ve vicdan azabını yazar bence çok iyi anlatmış. Masal gibi bir aşk ve evlilik yaşayan Tilly'nin birden bire alt üst olan yaşantısını okumak bir okur olarak benim için keyifliydi. Fakat kendimi karakterin yerine koyduğumda iş biraz keyif almaktan çok onun hislerini yaşamaya döndü. Yani Tilly büyük umutlarla evlendiği adamdaki soğukluğu daha ilk gün anladı. Ama kim sevdiği adama tüm yaşanmışlıkları kondurabilir ki? İhanet, acı, yalan, yitirilen hayatlar ve aşk. Bazı şeyler biterken bazen yerine daha iyileri gelir. Hem de siz ne kadar kötü şeyler yapmış ya da yaşamış olursanız olun. Tilly bana şunu öğretti ki bir gün bir yerlerde sizi çektiğiniz tüm kederden kurtaracak bir kader vardır. Bu bazen şanlı olanlarda erken gelir. Bazılarında ise Tilly gibi tam her şey bitti dediği yerden tekrar başlatır. O yüzden Tilly bence başlı başına ayrı bir kitap karakteri oldu. Kitap boyunca onunla ilgili bölümleri merak, hüzün, sevinç ve şaşkınlıkla okudum. Kimberley Freeman'ı okumamış biri olarak bu kitaptan sonra başlayacağımı söyleyebilirim.
Günümüzün hikayesi de güzeldi fakat kitap ağırlığı geçmişe verdiğinden şimdiki zaman sadece kitabın 1/3 kadarıydı ki bu da benim için yetersiz kaldı.
Konu, karakter betimlemesi ve duygu yoğunlu olarak geçmiş hikayeyi baz aldığımda kitaba 5 üzerinden 4,5 verdim. Ama günümüz için 5 üzerinden 3 ancak oldu ki o da Joe sayesindeydi. Joe ve oğlu Nina'nın hayatına birer sürpriz gibi girdiler ve yaşamanı derinden etkileyerek Nina'ya bazen ilham kaynağının nerede omzuna konacağını gösterdiler. Kocasının açtığı yaraları yavaş yavaş ama emin adımlarla saran Nina şimdi yeni hayatına tüm acılardan sıyrılarak başlamak üzere. Nina'nın bölümünde en hoşuma giden kısım Joe'nun ailesiyle akşam yemeği yiyen Nina'nın evli olduğunu olduğunu duyunca Joe'nun kendini geri çekmesi oldu. Adam ondan hoşlandığını daha bariz belli edemezdi. Freeman da bence bu detayı gayet güzel kullanmış ve hoş bir detay haline getirmiş.
Keyifli okuduğum bir kitap olmuş baştan sona. Arada anlık kopmalar yaşansa da bunun nedeni iki dönemin birbiriyle bağlantısı olmayan hikayeler olmasıydı. Freeman'ın neden ayrı ayrı iki kitap olarak çıkarmadığını anlayamadım. Evet, konu sonunda birbirine bağlanıyor. fakat bu birkaç cümleyle oluyor ve açıkçası benim için çok da tatmin edici bir neden olmamış. O bölümdeki zayıflık sadece beni rahatsız etti. Onun dışında ayrı ayrı okunabilecek iki kitap olarak baktığımda Kor Adası kitabı keyifle okunabilecek kitapların arasında yer edebilecek bir konu ve anlatıma sahip.
Not: Kitapta Joe'nin yaşını anlayan olursa bana da söyleyebilir mi? Çünkü 480 sayfa boyunca Joe mu Nina'dan büyük yoksa Nina mı Joe'dan diye düşünüp durdum. Yazar bunu daha net açıklasaymış daha mı iyi olurmuş ne...